8 Nisan 2014 Salı

WASHINGTON D.C.

DOGU AMERIKA 3- WASHINGTON D.C.
Washington deyince aklına ilk “portakal” gelenlerden misiniz? Yoksa Amerika Başkanı’nın beyaz kubbeli meclis binasına doğru ilerlediği film sahnesini düşünenlerden mi???

Aslında Amerika’da 2 tane Washington var; biri Amerika’nın kuzeybatısındaki bir eyaletin ismi, diğeri ise Amerika’nın başkenti olan  “Washington D.C.”. Başkan George Washington’dan ismini alan “Washington D.C. (District of Columbia) herhangi bir eyalete bağlı olmayan Amerika’daki tek şehir.
Her turist gibi biz de başkenti keşfetmeye “National Mall”dan başlıyoruz. Tüm tarihi bina ve müzelerin çevrelediği 3 km uzunluğundaki yeşil bir dikdörtgen düşünün. İçinde yapay havuzların ve göllerin bulunduğu,  bir ucunda “US Capitol” , diğer ucunda “Lincoln Memorial”ın yer aldığı bu alanın adı “National Mall”.
Naitional Mall Haritası
“National Mall”ın doğu kısmında kalan, Amerikan filmlerinden tanıdığımız ama çoğumuzun “White House-Beyaz Saray” ile karıştırdığı “US Capitol -Amerika Kongre Binası” yuvarlak kubbesi ile tüm dikkatleri üzerine çekiyor. 19. yy’da tamamlanan bu binada senato ve yüksek mahkeme bulunuyor.  Binaya girerken su ve meyve dahil yanınızdaki tüm yiyecek ve içecekleri bırakmanız isteniyor.  Güvenlik kontrolünden geçtiğinizde ücretsiz katılabileceğiniz turların (yaklaşık 2 saat sürüyor) düzenlendiği ziyaretçi merkezine geliyorsunuz ve bir rehber önderliğinde binayı dolaşmaya başlıyorsunuz.  Dışarıda ilgimizi çeken kubbenin altı “Capitol Rotunda” da Amerika tarihindeki önemli kişilerin ve olayların betimlendiği resim ve heykeller sergileniyor. Ayrıca kongrenin çalıştığı saatlerde Capitol’e ziyaret ederseniz senato toplantılarını izleme şansını yakabilirsiniz.

Capitol'den bir görünüm


Capitol'deki çalışma alanı

Capitol Rotunda'nın duvarlarındaki betimlemeler
Londra’daki gibi Washington’da da çoğu müzenin girişi ücretsiz. “National Gallery of Art -Ulusal Sanat Galerisi” de bunlardan birisi. 1938 yılından beri bağışlarla büyüyen galeri, sahip olduğu eserler ile dünyanın sayılı müzeleri arasında. İki binadan oluşan müzede hem modern sanatı hem de Rönesans dönemine ilişkin tanınmış ressamların çalışmalarını bulabilirsiniz.
Londra gezimde ilk kez ziyaret ettiğim ve hayatımda gittiğim en etkileyici müzeler arasına giren “National Museum of Natural History -Ulusal Doğa Tarihi Müzesi”ni görünce direk içeri giriyorum. Yeryüzündeki canlıların hayatını ve gelişimini baştan sonra öğrenebileceğiniz “Ulusal Doğa Tarihi Müzesi”nin girişinde “Henry” isimli devasa bir fil karşılıyor sizi.  Müzenin en popüler yerlerinden “Dinosaur Hall” bölümünde ise buz çağından kalma dinozorlar ile diğer memelilerin iskeletleri ve yumurtaları bulunuyor. Müzenin ikinci katında yer alan dünyanın en değerli elması olan 45.52 karatlık “Hope Diamond – Umut Elması”nı görmeden müzeden ayrılmamanızı tavsiye ediyorum. Her ne kadar sahibine uğursuzluk getirdiğine inanılsa da safir hastası birisi olarak gözlerimi bu değerli taştan alamıyorum.
Hope Diamond -Umut Elması
 
National Museum of Natural History - Ulusal Doğa Tarihi Müzesi'ndeki fil Henry ve ben:)

Dik üçgeni andırması nedeniyle “Federal Triangle” ismini alan bölgede “Old Post Office Pavilion ” ve “FBI Binası”nı ziyaret edebilirsiniz. 1899 yılında inşaa edilen “Old Post Office Pavilion” da hem tarihi postane hem de saat kulesi bulunuyor. Şehri kuşbakışı görmek isterseniz saat kulesine mutlaka çıkmalısınız. Filmlerden alışık olduğumuz suç laboratuvarlarını dolaşmak, dünyadaki tüm silahları görmek ve ajanlarla tanışmak isterseniz “FBI (Federal Bureau Of Investigation) Binası”nı da gezilecekler listenize ekleyebilirsiniz.
Old Post Office Pavilion ve Clock Tower
George Washington tarafından yapılması için talimat verilen ancak vefatı nedeniyle bir türlü oturamadığı  “White House – Beyaz Saray” Amerikan Başkanları’nın görev sürecince yaşadıkları ev. Yaklaşık 6 hektarlık bir alan içinde 132 oda, 32 banyolu binaya ev demek biraz abest olur diye; Türkçe’ye saray olarak çevrilmiş galiba White HouseJ En son katı ikamet için kullanılan binada ayrıca beyzbol sahası, tenis kortu, sinema salonu, yüzme havuzu ve muhteşem bir peyzaj ile süslenmiş bahçe bulunuyor. Çoğu turist binaya girişin yasak olduğunu düşünmesine karşın, binanın bazı katları ziyarete açık. Burayı gezerken cebinizde 20 USD var ise banknotun arka tarafına bakın bakalım neyle karşılaşacaksınızJ

White House - Beyaz Saray ve bahçesi

169 metrelik uzunluğu ile dünyanın en uzun dikilitaşı olarak kayıtlara geçen “Washington Monument” 1889 yılında inşa edilmiş. Anıtın biraz ilerisinde yer alan yaklaşık 700 metre uzunluğundaki “Reflecting Pool -Yansıtma Havuzu” anıtın suya yansıyan suretini çekebileceğiniz eşsiz bir açı.  

Washington Monument ve Reflecting Pool


Ülkenin birliğini koruyup, köleliği bitirmesi sebebiyle Amerika’nın en önemli başkanları arasında yer alan Abraham Lincoln anısına yapılan “Lincoln Memorial”ı gördüğümde Anıtkabir’e olan benzerliği dikkatimi çekiyor.  1963 yılında Martin Luther King’in “I have a dream (Bir hayalim var)…” cümlesiyle başlayan unutulmaz konuşması bu anıtın merdivenlerinde yapılmış. Anıtın içine girdiğinizde koltuğunda oturan Abraham Lincoln heykeli sizi karşılarken, duvarlarda ise Lincoln’ün yaptığı önemli konuşması yazılı.
Lincoln Memorial''ın Anıtkabir'i andıran sutünları

Abraham Lincoln Heykeli
National Mall’un güney kısmında kalan diğer müzeler ise havacılık ve uzay teknolojilerinin gelişimi anlatan ve çok sayıda koleksiyonu barındıran  “National Air Space Museum – “Ulusal Uzay ve Havacılık Müzesi” ile Amerika’nın kültür ve tarihini anlatan “National Museum of American History -Ulusal Amerikan Tarihi Müzesi”leri görülmesi gereken yerler arasında.
“National Mall”ı tavaf ettikten sonra artık sıra geldi yemek ve dinlenmek için birkaç öneriye J Hayatımda yediğim en lezzetli soğuk sandviçlerin, salataların, pancakelerin olduğu “Corner Bakery Cafe”  “White House”un karşı köşesinde yer alıyor. Tek kelime ile muhteşem tatlar sunan diğer bir yer de “Hard Rock Cafe”. Bir kaç kadeh bir şey içmek isterseniz çok nezih bir ortamı bulunan “Shelly’s Backroom – The American Tavern”ı da deneyebilirsiniz.

"Corner Bakery Cafe" Menüsü 

Hard Rock CafeWDC

Shelly's Backroom The American Tavern'den bir kare 

Doğu Amerika gezimizde konaklama için genellikle ev tutmuştuk ama Washington’da “Channel Inn Hotel”de konakladık. “National Mall”a yürüme mesafesindeki oteli hem fiyat olarak hem de ulaşım kolaylığı nedeniyle sizlere de tavsiye ederim. Ayrıca şehir içi ulaşımda arabaya ihtiyacınız olmadığından aracınızı otelde bırakabilirsiniz.
Başkentten ayrılırken içimde kalan tek keşke  “Segway Turu”ydu. Ben yapmadım ama eğer zamanınız var ise “National Mall”ı tavaf etmenin en eğlenceli yolu “Segway”miş. Ne yapalım artık onu da başka bir şehirde başka yerleri keşfederken denerizJJ
Segway Turları

2 yorum: