DEVELERİN VE FERRARİ’NİN BİR ARADA OLDUĞU ŞEHİR DUBAİ…
Daha önce hep batıya gitmiş olmamdan dolayı seyahatimde ilk farklılık saatimi 2 saat geri almak yerine ileri almam oldu. 4 saatlik uçak yolculuğundan sonra havalimanında rutin pasaport kontrolünden geçtim. Ancak tam bitti derken bir de retina taraması için sıraya girdim.
Arkadaşım Dubai’de yaşadığı için otel ve ulaşım sorunum yoktu. Havadaki nem oranının %90 olması sebebiyle havaalanından çıkıp otoparktaki araca gidene kadar sanki su savaşından çıkmış gibi hissediyordum. Yaşadığım şehir İzmir de nemli bir şehir ama Eylül ayında Dubai’nin nem oranın yanında sıcaklığın 40°C’nin üzerinde olması bünyemin alışkın olduğu bir durum değildi. Avrupa’da sokaklarda gezmek zevk verirken, bu şehirde yürümek hava nedeniyle imkânsız gibiydi. Hatta şehir içi otobüs duraklarının dahi klimalı olmasının nedeni açıkça belliydi.
Her gezi öncesinde yaptığım satın alınacaklar listemin 1. sırasında “Fotoğraf Makine”si vardı ve bu yüzden güzel bir makine alabilmek için ilk önce “Dubai Mall”a gitmeye karar verdim. Dünyanın en önde gelen markalarının yer aldığı 1200’ün üzerinde mağazayı içeren alışveriş merkezi “Dubai Mall”a girer girmez gösteriş sizi etkiliyor. Ama tüm caydırıcı etkenlere rağmen ilk istikamet fotoğraf makinesi marş marş deyip, direkt en üst katta yer alan “Jack’s Electronics”e girdim. Nikon D5100 fotoğraf makinemi satın alırken, kampanya olduğunu ve yanında katı meyve sıkacağı vereceklerini öğrenince bir anda bu şehre kanım kaynamadı değil. Cem Yılmaz’ın deyimiyle “tamamen duygusal” olan bu olaydan sonra bir de pazarlığın sünnetten sayıldığı ve böyle bir alışveriş merkezinde dahi pazarlık yapılabileceğini öğreniyorum arkadaşımdan. Fotoğraf makinesinin yanında katı meyve sıkacağı, SD card ve fotoğraf makinesi çantasını hediye alıp mağazadan ayrıldım.
“Dubai Mall” alışveriş merkezinin girişindeki uyarı tabelası |
Dünyanın en büyük akvaryumlarından biri olan “Dubai Aquarium / Underwater Zoo” dışarıdan izlenilecek şekilde camla kaplı ve her katta bir bölümü olduğundan alışveriş merkezini gezerken yüzen köpek balıklarını bilet almadan da izleyebiliyorsunuz.
“Dubai Aquarium / Underwater Zoo” |
Aklınıza gelebilecek her renk ve şekildeki şekerlemenin satıldığı “Candylicious” mağazasını görünce, tatlısız yaşamayan birisi olarak direk dükkâna giriyorum. Elimde kocaman bir poşetin içinde envaı çeşit şekerleme ile çoğunluğu çocuklardan oluşan kasa kuyruğundayım
“Candylicious” mağazasındaki şeker ağacı |
“Dubai Creek” ve arkada Abra isimli deniz taşıtı |
Yoğun nem ve kum fırtınası yaşanan şehirde güzel fotoğraflar yakabilmek için “Burj Khalife”ye sabah erken saatte çıkmaya karar verdik. Dünyanın en yüksek gökdeleni olan (828metre ) “Burj Khalife”nin içerisinde saatte 64 km hızla giden dünyanın en hızlı asansörü yer alıyor. Seyir alanına çıkarken bindiğiniz bu asansörde vücudunuzun maruz kaldığı basıncı hayal dahi edemezsiniz. Seyir alanından şehre kuş bakışı baktığımda dağ veya yükseltinin olmaması dikkatimi çekiyor. Her taraftan yükselen gökdelenler, daha sonra gideceğim yapay ada “The Palm Jumeriah” ve “The World”, lüks arabaların dolaştığı otoyollar hepsi ayaklarımın altında.
Dünyanın en yüksek binasından (Burj Khalife) Dubai’nin kuşbaşı görünümü |
7 yıldızı ile dünyanın en lüks oteli “Burj Al Arab”a otel parası ödemeden girebilmenin tek yolu, içerisindeki restoran ya da barlardan birine rezervasyon yaptırmak. Buraya kadar gelmişken bu otele ziyaret etmeden dönülemeyeceği için, “Burj Al Arab”ın en üst katındaki “Al Muntana” restoranla bitişik olan “Skyview Bar”dan akşam için yer ayırtıyoruz. Rezervasyon sırasında özellikle belirtilen spor olmayan kıyafetlerimizi giyip, şık şıkıdım girdiğimiz otelin lobisinde raks eden şadırvan ile altın kaplama dekorlar karşılıyor bizi. Gösterişin bu kadarı diyerek ağzım açık ilerliyorum otelin içerisinde. Pencere kenarındaki masaya geçip, içkimizi yudumlarken şehirdeki ışık gösterisine kendimi kaptırıyorum.
“Burj Al Arab” otelinin içerisinden bir görünüm |
Hayatımda ilk kez çölde safari yapacak olmanın verdiği heyecanla sabah erkenden uyanıyorum. Safari şirketi öğleden sonra bizi alacağı için sabahtan “Jumeriah Beach Road (JBR)”ın önünde yer alan Jumeriah plajına gitmeye karar veriyoruz. Bir yanda arap mimarisine uygun villalar, diğer yanda dışı aynalarla kaplanmış gökdelenler yer alıyor JBR’da. Bir bayan olmama ve arabadan anlamama rağmen bu yolda arabanın camına yapışmış şekilde 20 km hızla ilerliyoruz. Nedenine gelince daha sonra isimlerini öğrendiğim Bentley, Ferrari, Porche, Lamborghini, Rolls Royse hepsi ya yolun kenarına park etmiş ya da seyir halinde bu caddede. Uzun bir sahile sahip olan Jumeriah Plajında isterseniz develerle dolaşabilirsiniz. Sabahın erken saatleri olmasına rağmen deniz suyu sıcak, burada ferahlamak için denize girilmediğini anlıyorum.
Jumeriah Plajı ve JBR’daki son model otomobiller |
Çölde safari |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder