23 Eylül 2013 Pazartesi

PORTO & BRAGA & AVEIRO

ŞARAP TADINDA BİR ŞEHİR ; PORTO...

Yıl 2005, üniversite 3 sınıftayız “Erasmus” öğrenci değişim programı ile gidilebilecek ülkeler yayınlanıyor; Almanya, Hollanda, Portekiz. Almancam olmadığı için Almanya beni kabul etmiyor. Hollanda çok pahalı diye ben Hollanda’yı kabul etmiyorum:) Geriye kalıyor Portekiz…

Kankitomla başvurumuzu yapıyoruz, onaylanıyor sıra geliyor mülakata. Beni bir korku sarıyor ve başvurumu geri çekiyorum. Nilay’ın başvurusu olumlu sonuçlanıyor ve Porto’ya taşınıyor. Gezmek için kapı çıkmış ben durur muyum, tabi ki soluğu hemen Portekiz’de alıyorum.



Ege bölgesi kadar büyüklüğü olan ülkeyi gezmeye 1996 yılında Unesco’nun “Dünya Mirasları Listesi”ne giren Porto’dan başlıyoruz.

Trafiğe kapalı olan “Rua da Santa Caterina” ve “Cedofeita” caddelerinde dünyaca ünlü markalara ait mağazalar yer alıyor. Mağazaların vitrinlerine bakarak ilerlerken bir anda karşımıza “Capela das Almas” çıkıyor. 18 yy’ın başlarında inşa edilen bu şapelin yaklaşık 360 m²lik duvarında toplam 15.947 adet “azulejos - seramik” kullanılmış. “Azulejos” Portekiz yapılarında kullanılan el yapımı desenli fayans olup, sadece görsel açıdan değil aynı zamanda binaların ısı yalıtımını da sağlayan bir teknik.


“Rua da Santa Caterina”dan bir kare
“Capela das Almas”ın duvarında yer alan “Azulejos” tekniği

“Rua da Santa Caterina” da ilerlerken “Dünyanın En Güzel 10 Kafe ”si arasında yer alan “Majestic Cafe”ye giriyoruz.  1921 yılında inşa edilen bu kafeye girdiğinizde avizelerden ve duvarlardaki aynalardan gözünüzü alamazken, bademli tart ve kahvenin tadına bakabilirsiniz.

“Majestic Cafe”nin girişi


Avenida dos Aliados” ve “Praça de Liberdade” meydanlarını da gördükten sonra 1916 yılında hizmete açılan “Estaçao de Sao Bento” tren istasyonuna ilerliyoruz.  Tren istasyonunun gezilecek yerler arasında ne işi var diye düşünebilirsiniz. Dönemin en iyi çini ustası Jorge Calaço’nun yaklaşık 20 bin “azulejos - seramik”  ile Portekiz tarihini anlattığı sanat galerisine benzeyen tren istasyonunu görünce bana hak vereceksiniz.  Aynı çini ustasının diğer önemli bir eseri ise “Igreja de Santo Ildefonso” kilisesi.

 “Estaçao de Sao Bento” tren istasyonun duvarlarında yer alan figürler
Santo Ildefonso Kilisesi”nin kapısının üzerinde  “Unus –Deus - Trinus-  Caritas” yazıları bulunmakta
                                              
Madrid’in Buen Retiro Park’ındaki (Park hakkında detaylı bilgiyi Madrid yazımda bulabilirsiniz) gibi Porto’da da Kristal Saray -Palácio de Cristal bulunuyor. Porto’daki Kristal Saray; rengârenk çiçekler, spor alanı ve Douro nehrinin nefes kesici görüntüsünü sunuyor size. Adını içerisindeki saraydan alan yaklaşık 8 hektarlık bahçede kütüphane, auditorium, kafeterya ve “Romantik Müze” yer alıyor. Bu bahçenin ve muhteşem nehir manzarasının tadını çıkarmak istiyorsanız kafeteryaya oturup “Pasteis de Nata (Portekiz’in kruvasanı olarak bilenen karamel, tarçın ve limon kremasıyla çanak şeklindeki milföy hamurunun pişirilmesi ile oluşan tart)” sipariş edebilirsiniz.

Kristal Saray -Palácio de Cristal’den Douro nehri görüntüsü
Kristal Saray -Palácio de Cristal’den Douro nehri görüntüsü

“Pasteis de Nata”nın tadı İzmir boyozunun kremalı hali gibi JJ
  
Tıpkı Tuna nehrinin Budapeşte şehrini Buda ve Peşte olarak iki yakaya böldüğü gibi; Douro nehri de Porto ve Gaia isimli iki şehri birbirinden ayırıyor.
Porto tarafındaki “Ribeira” bölgesinde yer alan rengârenk evlerin balkonlarında bizimki gibi çamaşırlar asılı. Bitişik nizamdaki canlı renklerle boyanmış bu evlerin altında yer alan kafelerden birine oturunca 1886 yılında inşası tamamlanan “Ponte Dom Luis I” köprüsünden gözünüzü alamayacağınıza bahse girerim.


"Ribeira Bölgesi”nde yer alan bitişik rengârenk evler ve kafeler

Ribeira Bölgesi ve Douro Nehri
“Ponte Dom Luis I” köprüsü ve “Barco Rabelo” olarak adlandırılan kayıklar

Gaia ile Porto şehirlerini birbirine bağlayan “Ponte Dom Luis I” köprüsünün alt katı taşıt trafiğine, üst katı ise raylı sisteme açık. Yayaların da düşünüldüğü köprüde, hem Ribeira’nın hem de Gaia’nın güzel fotolarını çekebilirsiniz. Douro nehrinin diğer yakası olan Gaia şehri; üzüm bağları, şarap mahzenleri ve “Barco Rabelo” denilen içerisinde şarap fıçıları ile yüklü kayıkların bulunduğu yaka.

Gaia’da yer alan şarap firmalarının flamaları

Gaia’da çok sayıda şarap imalathanesi yer almakta (Taylor's, Croft, Real Companhia firmaları ücretsiz tadım yapabileceğiniz firmalar )bunlardan herhangi birine girdiğinizde sizi önce “Porto Şarabı” hakkında bilgilendiriyorlar. Mahzenlerden birine giriyoruz ve dünyaca ünlü olan Porto şarabının üretiminde kullanılan üzüm çeşitleri ve şarabın tarifinin 1756 yılında çıkarılan bir yasa ile koruma altına alındığı öğreniyorum. Portekiz ve İngiltere arasında uzun süren deniz yolculuklarına dirençli hale gelmesi için mayalanma sırasında önemli miktarda “Brandy” katılması yalnızca Porto şarabının üretimine özgü bir teknikmiş.
“Douro” nehri kenarında soluklanıp bir şeyler yiyip içmek isterseniz nehrin Gaia tarafında yer alan  “Ar de Rio Restaurant ”ı ve Porto’ya özgü bir yemek olan “ Francesinha” yı tavsiye edebilirim. İçerisinde biftek, tavuk veya domuz eti bulunan hafif acılı özel bir sos ile hazırlanmış bir tost ve kızarmış patates ile servis edilen bir yiyecek Francesinha. Porto’da tabiki şarap bir numaralı içeceğiniz ancak  Francesinha” genellikle bira ile yeniliyor. Bira olarak önerebileceğim yerel tat ise "Super Bock".
Kankitom tüm Portekiz’i gezdirmeye kararlı. Lizbon’a gitmeden önce Porto yakınlarındaki trenle ulaşılabilecek Braga ve Aveiro’ya da birer günlük kaçamak yapıyoruz. Braga’da “Bom Jesus de Monte” kilisesini mutlaka görmelisin. Bu kiliseyi çıkmak için ya füniküler kullanacaksınız ya da 116 metre boyunca tırmanacağınız zig-zag şeklindeki merdivenleri. Biz çıkarken füniküleri, inişte merdivenleri kullandık. Yukarı çıktığınızda 1725 yılında tamamlanan barok tarzındaki kilisenin yanında mağara ve sarkıt dikitlerden oluşan havuz bulunuyor. Merdivenlerden yavaş yavaş aşağıya doğru indiğinizde köşe başlarında sizi şapeller karşılıyor. Hristiyanlığın yol göstericiliğini üstlenen bu şapellerde “İsa’nın Çarmıha Geriliş Hikayesi”ni anlatan heykeller bulunmakta.

 
“Bom Jesus de Monte” kilisesi

"Bom Jesus de Monte” merdivenleri

“Bom Jesus de Monte” de yer alan şapellerdeki  “İsa’nın Çarmıha Geriliş”i tasvirleri
"Bom Jesus de Monte” de yer alan şapellerdeki  “İsa’nın Çarmıha Geriliş”i tasvirleri

Aveiro ise Portekiz’in Venedik’i olarak anılıyor.  Şehrin ortasından geçen kanalda ulaşımı sağlayan renkli gondolların adı “Moliceiros”. Şehir dağlık olmadığı için her yere yürüyerek veya bisikletle ulaşabilirsiniz. Çizgili evleri konu edinen çok sayıda hediyelik eşyayı buradan satın alabilirsiniz veya bu yapıtların orijinallerini görmek isterseniz Aveiro’dan 13 km uzaktaki “Costa Nova do Prado ” sahiline doğru yol almanız yeterli.

"Costa Nova do Prado” sahilindeki çizgili evler
                                    
Porto yazımı sonlandırırken Lizbon’a gitmedim sanmayın. “Kabe’ye gidip, nuru görmeden dönülmez” der annem hep. Lizbon ve çevre şehirleri başka bir yazıda anlatmak dileğiyle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder