1 Ağustos 2013 Perşembe

RODOS

DÜNYANIN 7 HARİKASINDAN “KOLOSSOS” VE ŞÖVALYELER ŞEHRİ ÇOK YAKINIMIZDA…

Son dönemin en popüler konusu  “Hafta sonu Yunan Adaları’na gidelim mi?”. Cennet ülkemin Çeşme’sinden Sakız’a, Ayvalık veya Dikili’sinden Midilli’ye, Bodrum’undan Kos’a, Marmaris veya Fethiye’sinden Rodos’a, Kuşadası’ndan Samos’a feribotla geçiş var. En önemli sorulardan biri “Peki vize gerekli mi?”. Eğer geçerli bir Schengen vizeniz varsa veya yeşil pasaport sahibi iseniz feribot bileti alıp, yurtdışı çıkış harcınızı yatırmanız yeterli. Vizeniz yok ise; kapıda vize uygulamasından yararlanabilmek için seyahat tarihinizden 2 gün önce feribot acentesine giderek pasaport,  fotoğraf ve vize başvuru formunu doldurarak ücretini ödemeniz ve seyahat günü gidip vizeli (genellikle 15 günlük 2 kez giriş çıkışlı vizeyi veriyorlar) pasaportunuzu almanız gerekli. Bazı cruise şirketleri “Vizesiz Yunan Adaları Turu” düzenliyor. Bunların dışında TR vatandaşlarının kendi başına vizesiz olarak yunan adalarına giriş hakkı yok.

Vize işlerini hallettikten sonra feribot biletini alıp kendi başınıza gidebileceğiniz yerler arasında (Santorini, Mikanos’a Türkiye’den direk feribot bulunmamakta) benim favorim şövalyeler şehri Rodos.  
Ege Denizi’ndeki “12 Adalar”dan en büyükleri arasında Rodos.  “UNESCO Dünya Mirasları Listesi”nde yer alan birçok yapıta ve “Dünyanın 7 Harikası” olarak kabul edilen “Rodos Heykeli”ne ev sahipliği yapıyor.  Limanda inip adaya doğru baktığınızda yapımı iki yüzyıl süren ve 4 km uzunluğu olan surlardan gözünüzü alamıyorsunuz. 


Rodos’un girişindeki kale surları
  Tapınak şövalyeleri tarafından inşaa edilen kalenin 7’si eski toplam 11 adet kapısı var. Limana yakın olan kapıdan içeri girip ilerlediğinizde karşınıza 14. yy’da inşaa edilen “The Virgin of the Burgh Kilisesi” çıkıyor. 2. Dünya savaşında bombalanan bu kilisenin çoğu yeri harap olmuş durumda.

“Church of the Virgin of the Burgh”
Adayı kaplayan surların içerisinde kalan alana “Eski Şehir- Ortaçağ Şehri – Old Town” deniliyor ve bu mahalle  UNESCO Dünya Mirası Listesi”nde yer alıyor. Daracık sokakları olan ortaçağ şehrinde ilerlerken sağlı sollu çok sayıda hediyelik eşya dükkânına denk geliyorsunuz. Adanın girişindeki dükkânlar yerine ara sokaklarda yer alanları tercih edersiniz, aynı ürünü daha ucuza satın alabilirsiniz.
Merkeze doğru yürürken; bu dar sokaklarda eskiden “Rodos Şövalyeleri’nin bulunduğunu düşününce insan bir anda ürperiyor. Sokakları gezerken dikkat etmeniz gereken şeylerden biri de taş zemin. Siyah ve beyaz çakıl taşlarından oluşan hatta terlik ile yürüyorsanız ayağınızı yoran bu zemine “Hohlakia” deniyormuş. Zemine yapılacak şekle karar verildikten sonra, benzer şekil ve boyutlardaki taşları toplayıp önce siyah taşları sonra da beyazları çimento ile yapıştırıyorlarmış. Oldukça emek isteyen bu sanatın sonucunda ortaya çıkan zeminin çok dayanıklı olduğu söyleniyor.




Eski Şehir –Old Town’daki dar sokaklar ve zemindeki  “Hohlakia” taşları
 



Yunanistan’ın EUR’ya geçmeden önceki para birimi “Drahmi”
  Denizatları heykelinin bulunduğu “Yahudi Martyrs Meydanı- Jewish Martyrs Square” e daha sonra ise en meşhur meydan olan “Hipokrat Meydanı- Hippocrates Square (Plateia Ippokratous)”na ulaşıyorsunuz. Her iki meydanda da kafe- barlar yer alıyor. “Hipokrat Meydanı” diğerine göre daha ferah olduğundan bir şeyler yiyip içmek isterseniz bu meydanı tavsiye edebilirim.



Jewish Martyrs Square -Yahudi Martyrs Meydanı
  

Hipokrat Meydanı- Hippocrates Square (Plateia Ippokratous)
Arap mimarisini andıran küçük ahşap minaresi, çatısı ve pencereleri ile “Sokrtatos Caddesi”nde yer alan caminin adı “Mehmet Ağa Camii”.




Mehmet Ağa Camii
   Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1531 yılında yaptırılan “Süleymaniye Camisi” Rodos’un en büyük camisi. 18.yy’da onarılan bu camide ağaç işlemeciliğinin nefis örneklerinden olan minber kestane renginde olup altın yaldızlı ayetlerle süslenmiş.




Süleymaniye Camii
  
Etkileyici manzarayı seyretmek veya adayı tepeden fotoğraflamak isteyenlere “Saat Kulesi –Roloi”yi tavsiye ederim. 1851 yılında yapılan bu tarihi yapıt gözetleme kulesi olarak da kullanılmış. 2. Dünya Savaşı’nda zarar gören tarihi eserlerden biri olan “Saat Kulesi” yapılan restorasyon çalışmaları sonrasında turizme yeniden kazandırılmış.





Saat Kulesi –Roloi
  “Kudüs Saint Jean” şövalyeleri ya da bilinen adıyla “Rodos Şövalyeleri” Akdeniz ve Ege Denizi’nden gelebilecek saldırılara karşı Rodos’u korumak amacıyla  “Büyük Üstatlar Sarayı- Palace of the Grand Masters (Castello)”ı inşaa etmişler. Adanın işgali ile ilgili birçok atağa karşı koyan bu saray 1522 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın ordusuna yenik düşmüş. Osmanlı işgali sırasında cezaevine çevrilen bu saray 19. yy’da meydana gelen bir patlama sonucu zarar görmüş ancak İtalyan mimarlar tarafından aslına uygun olarak restore edilmiş.



Büyük Üstatlar Sarayı- Palace of the Grand Masters (Castello)


Surların kenarındaki hendek – Mediaval Moat
Dilimize mendirek olan geçen ve anlamı yengeç kıskacı olan “Mandraki Limanı”na geldiğinizde biri erkek (elefos) diğeri dişi (elefino) olan 2 adet geyik heykeli sizi karşılıyor. Ada Rodos geyiğinin anayurdu. Günümüzde geyik heykellerinin bulunduğu yerde “Dünyanın Yedi Harikası”ndan biri kabul edilen “Rodos Heykeli (Kolossos)” varmış. Rivayete göre; kuşatmadan kurtulmanın sevicini belirtmek amacıyla güneş tanrısı Helios’u simgeleyen “Rodos Heykeli” MÖ 280 yılında  Dorlar tarafından inşa edilmiş. 32 metre yüksekliğindeki tunçtan yapılan bu heykelin bir bacağı, bugünkü dişi geyiğin bulunduğu, diğer bacağı ise erkek geyiğin bulunduğu yerdeymiş ve limana yanaşmak isteyen gemiler heykelin bacaklarının altından geçiyormuş. MÖ. 226 yılında yaşanan depremde heykelin dizinden kırılarak yıkıldığı ve kalıntıların ise Araplara satıldığı yönünde rivayetler bulunmakta.


Mandraki Limanı – Geyik Heykelleri
 
“Dünyanın 7 Harikası”ndan biri olan “Rodos Heykeli”


“Mandraki Limanı”ndaki “Eleftherias Meydanı”

Kale surlarından “Saint Nicholas Kulesi -Tower of Saint Nicholas”ın görünümü
Tarihi açıdan birçok yapıt sunan Rodos adası aynı zamanda plajları ile de ünlü. Lindos’takiler en popüleri arasında ancak yeterli vaktim olmadığı için plajları görmeden ayrılıyorum adadan. Eee ne de olsa Rodos’u tekrar ziyaret etmek için bir neden olmalı değil mi??:):)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder